TEK VE BİRİCİK TÜRKAN SAYLAN

tek-ve-biricik-turkan-saylan Yukardaki başlığa Prof, veya Hoca gibi unvanlan özellikle eklemedim çünkü benim gözümde hiçbir unvanın itibarına ihtiyaç duymaksızın, insanlık mertebesinin en yüksek noktasında duran kişidir Türkan Saylan.

TEK VE BİRİCİK TÜRKAN SAYLAN

Yukardaki başlığa Prof, veya Hoca gibi unvanlan özellikle eklemedim çünkü benim gözümde hiçbir unvanın itibarına ihtiyaç duymaksızın, insanlık mertebesinin en yüksek noktasında duran kişidir Türkan Saylan.

Evet, o bir hocadır, profesördür, eğitimcidir, pek çok derneğe emek vermiş, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğini bizzat kurmuş ve başkanlığını yapmış kişidir ama önce, tüm dinlerin vaaz ettiği 'iyi' insandır. Dürüst, doğru, merhametli ve adil insandır. Karşısındaki kim olursa olsun, öncelikle sırf bir 'insan' olduğu için ona değer veren, hikâyesini dinlemeye, yarasını sarmaya hazır kişidir. Bir Batı ülkesinde yaşamış olaydı, ölümünden sonra Azize mertebesine yükseltilmesi kesin olan Türkan Saylan, ne yazıktır ki, kendilerini dindar diye yutturan kişiler tarafından terörist ilan edildiği halde, onlara dahi kötü söz söylememiş biridir.

Ne yazık ki çok geç kalarak, ben onunla ancak Kardelenleri yazdığım dönemde tanışabildim. İlk defa göreceğim ÇYDD'nin başkanınm kapısının önünde, odasındaki kişiyle konuşmasını bitirmesini beklerken, çok genç bir kadın sesinin dışarı vuran enerjik tınısını duyuyordum. Sonra bana içeri girmem söylendi, girdim ve kemoterapiden dökülmüş saçları çıplak başında yeni bitmeye başlamış kadını gördüm. Kanserle inatlaşır gibi, kısacık saçlarını kızıla boyamıştı, gözleri cıvıl cıvıldı ve odada yalnızdı. Şaşırdım. Masasının üzerinden 'Ben Türkan," diyerek elini uzattı. Meğer su şırıltısı gibi genç ses de ona aitmiş!

Bana heyecanla Çağdaş Türkiye'nin Çağdaş Kızlan projesini anlatmaya başladı. Onun tarafından hayata geçirilen bu projenin küçük kızları ile zaten tanışmış ve o kadar etkilenmiştim ki yazmakta olduğum romanı yanm bırakıp, bu çocukların öyküsünü anlatmayı kabul etmiştim. O gün de beni Türkan Saylan, heyecanı ve enerjisiyle büyüledi. Yaptığı iş inanılmazdı, kırsalın yoksul kız çocuklarını okulla kavuşturmak için burs temin ediyor, her birini on üç yaşlarında kocaya satılacak birer eşyadan, meslek sahibi ve mutlu genç kızlara dönüştürmeyi başarıyordu.

İşte bu kızların öyküsünü anlattığım kitaba ben KARDELENLER adını verdim çünkü onlar tıpkı karda açan kardelen çiçeklen gibi karlan, karanlığı ve binlerce yıllık töreleri delerek ışığa ulaşmayı başarıyorlardı.

Bana gelince, Türkan Saylan'la her buluşmamızda ona dair yeni bir şey öğrenirken ben de insanlık konusunda ihtisas yapmaya başlamıştım sanki. Örnek vermek adına, Tıp Fakültesinin ilk yılında dermatoloji bölümünü seçmesinin nedenini paylaşayım sizinle. Hocalan Türkan'ın sınıfını uygulamalı ders kapsamında Bakırköy Ruh Ve Sinir Hastalıklan Hastanesine götürür. Hazır oraya kadar gitmişken, bir de Cüzzamlılar Pavyonunu ziyaret edelim derler. Dikenli tellerle ayrılmış bölüme yaklaşırlarken öğrencilere hastalardan uzak durun, sakın temas etmeyin uyarısı yapılır. Türkan o sırada asistan doktor olan ilk kocasıyla yeni evlenmiştir ve hamiledir.

'Önümüzdeki çukur alanda boyalan dökülmüş, tahtalan kararmış üç bakımsız baraka vardı. Rehber seslendi. Paçavralar içindeki hastalar barakalardan birer ikişer çıktılar. Gözleri görmeyenler diğerlerinin omzuna tutunarak, sakatlar değneklerine dayanarak yürüyorlardı. Rehberin emriyle bize hayvan pençesini andıran ellerini, ayakkabı giyemedikleri için paçavralara sardıklan ayaklannı uzattılar. O sırada kocaman bir lengerde yemekleri geldi ve bir hademe çok uzun saplı bir kepçeyle, uzak kalmaya dikkat ederek bakraçlannı doldurdu. Kimi yere çöktü, kimi elleriyle kaşığı kavrayamadığı için tıpkı bir hayvan gibi başını bakracına soktu. Mideme bir sancı saplandı, gözlerim karardı, sendeledim.

Hafızama kaydedilen görüntü günlerce, gece/erce peşimi bırakmadı. Ben cehennemi görmüştüm! O insanlann yüzündeki kadere boyun eğmişliği, acıyı çaresizliği görmüş, sessiz çığlıklannı duymuştum. O çığlık hep kulağımdaydı, o görüntü gözlerimin önündeydi. Şahit olduklanma isyan duygusu içimde büyüttüğüm bebeğimle birlikte büyüyordu. Yepyeni bir canı dünyaya getirmeye hazırlanırken, algılanm, duyarlılıklarım keskinleşmişken, hayatın en alt çizisinde duran insanları unutamıyordum!"

İşte o insanlara yardımcı olabilmek için Dermatoloji bölümünü seçer Türkan. Kafasında onlara yapılan muameleyi değiştirmek ve acılarına derman olmak vardır. Doktor çıkar çıkmaz kendine bir ekip kurup, Van'a cüzzam taramasına gider ve böylece Türkiye'nin cüzzam hastaları ilk kez kayıt altına alınır. Bir cüzamlının tenine elini sürebilen, yanağını, kolunu okşayan ilk doktordur o. Cüzzamlılara derman olmakla kalmaz, tedavileri sonlandıktan sonra hayata tutunmaları için Emmanüs'e başvurur, başvurusu değerlendirilir, ona bir bütçe yollanır ki, iyileştirdiği hastalarına iş temin edebilsin. Cüzzamlılan hayata katmayı da başarmıştır.

Yine yetinmez: 'Hayatın aslında bir çelişkiler yumağı olduğunu yaşadıkça öğreniyordum. Cüzzamlılarla yola çıkmış, yüreğimi giderek başka nedenlerle de dışlanmış insanlara açmaya başlamıştım. Fuhuş sektöründe çalışmaya mahkûm olanlar, ya da toplumdan tamamen dışlanmış eşcinseller ve diğerleri... Bir taraftan da biliyordum ki sadece benim çalışmamla hiç bir şey düzelemez. Ama olsun, ben bana düşeni elimden geldiğince yapmalıydım. însanlann sadece fiziki acılannı değil, yürek acılannı da dindirmek için çok çalışmam, daha çok, daha çok çalışmam gerekiyordu." da terör örgütü üyesi diye evinin basılmasından yaklaşık bir ay sonrasında kansere yenik düşerek son nefesini verirken huzurludur: "Bir doktorun tek arzusu hastasını sağlığına kavuşturmaktır. Ben bundan fazlasını yaptım; hastalanma yaşam şartlarını da hazırladım, onlara aş ve iş, çocuklanna okul buldum. Minnettanm tüm ömrümü vakfettiğim cüzzamlılara çünkü onlann çocuktan sayesindedir ki, ülkemin binlerce başka çocuğuna da uzanabildim. Yoksul olmalan koşuluyla, din, ırk gözetmeden kırsalın evlere hapsedilmiş kızlarına kapılan araladım, ışık tuttum yollanna. Zamanın iktidan beni hırpaladı, yerden yere vurdu, bana takmadığı sıfat kalmadı, darbeci bile yaptı beni. Umurumda olmadı çünkü ben sadece yüreği insan sevgisiyle dolu bir hekimim. Hayatım boyunca tek istediğim iyi ve dürüst bir insan olmak, iyi ve dürüst insanlarla birlikte yaşamak, hukuka, insan haklanna, demokrasiye inanan bir hükümetle idare edilmekti. Ne çare ki, insanın her istediği otamayabiliyor. Ben yine de sana tekrar tekrar teşekkür ederim Hayat, bana güzel işler yapma gücü verdiğin için!"

Ömrünün tümünü acılı insanların önüne serer Türkan Saylan. Hayatı sadece çalışmakla ve yoluna çıkanların dertlerine deva olmakla geçer. 2009 yılının Nisan ayın2019 Yılının 8 Mart Kadınlar Gününde, ülkem için dileyebileceğim en kutlu dilek, Türkan Saylanın yolunda gidecek genç kadınların bolluğu olsun!

Ayşe Kulin / masa dergisi / 07.03.23019


07.03.2019