HABERLER
Af Yasası

af-yasasi TOPLUMSAL ADALETİN SAĞLANMASI AF VB. YASA TASARILARI İLE DEĞİL HUKUK DEVLETİ İLKESİNİN ÖDÜNSÜZ UYGULANMASI İLE MÜMKÜNDÜR.

TOPLUMSAL ADALETİN SAĞLANMASI AF VB. YASA TASARILARI İLE DEĞİL HUKUK DEVLETİ İLKESİNİN ÖDÜNSÜZ UYGULANMASI İLE MÜMKÜNDÜR.

Öncelikle Çin’in Wuhan şehrinde yayılmaya başlayan ve daha sonrasında da bütün dünyada hızla yayıldığı görülen Covid-19 virüsü, 11 Mart 2020 tarihinde Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi olarak ilan edilmiştir. Söz konusu virüsün Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan açıklama üzerine ülkemizde mart ayı itibari ile saptanması sonucunda, bireyler arasında hızla yayılmasının önüne geçilmesi için Devlet tarafından ciddi önlemler alınmasının gerekliliği gündeme gelmiştir. Alınması planlanan önlemler arasında, Covid-19 virüsünün bulaşıcılık oranın son derece yüksek olması sebebi ile çok sayıda insanın bir arada tutulduğu ve virüsün yayılmasının engellenmesi için gerekli olan hijyen şartlarının sağlanmasının zor olduğu cezaevlerinde yaşanabilecek ağır sonuçların en aza indirilmesi için hazırlanan taslak infaz paketine ilişkin kamuoyunda, Derneğimiz tarafından da dikkatle takibi gerçekleştirilen ve  kabul edilmesi mümkün olmayan, bazı hususların dile getirildiği gözlemlenmektedir.

Hazırlanan taslak infaz paketi ile çocuk istismarı dahil olmak üzere cinsel suçlarda 3/4’lük koşullu salıverilme oranın 2/3’e düşürülmesinin planlandığına dair çeşitli basın yayın organlarında haberler çıktığı tespit edilmiştir. Söz konusu bu düzenlemenin gerek devletin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler gerekse de ulusal düzenlemeler kapsamında kabul edilemez olduğunu belirtmek isteriz. Öncelikle, böyle bir düzenlemenin kabul edilmesi erken yaşta zorla evliliklerin, çocuk istismarının ve kadına karşı her türlü şiddetin devlet eli ile meşrulaştırılması anlamına gelecektir. 18 yaşının altında olan her birey çocuk sayılmaktadır ve bu noktada söz konusu düzenlemenin hazırlanmasında “çocuğun üstün yararı” göz önüne alınarak öncelikle çocukların hakları devlet tarafından güvence altına alınmalıdır. Aynı zamanda kadına karşı şiddet konusunda da tarafı olduğumuz İstanbul Sözleşmesi’ne uygun olarak hareket edilmeli ve bu kapsamda gerek tecavüz failleri gerekse de kadına sistematik şiddet uygulayan failler söz konusu bu infaz paketinin dışında tutulmalıdır.

Çocuk istismarı, cinsel saldırı ve kadına karşı şiddet faillerinin bahse konu infaz paketi ile salıverilmesi bu suç faillerine cesaret veren ve kadın ve çocukların hayatını tehlikeye atan bir düzenleme olacaktır. Özellikle günümüz şartları göz önüne alındığında, Covid-19 tehdidi nedeni ile sağlıklarını korumak açısından kadın ve çocukların ev içerisinde kapalı kaldıkları bu ortamda söz konusu suç faillerinin salıverilmesi kadın ve çocukların korunması açısından sağlanması şart olan güven ortamını derinden sarsacak ve suç failleri açısından cezasızlık ortamı yaratacaktır. 

Siyasal iktidarın görevi öncelikle çocukların ve kadınların haklarını güvence altına almaktır. İnfaz paketi açısından bu noktada özellikle önem verilmesi gereken konu çocukların kapatıldığı tutukevleri ile anneleri ile kalmak zorunda olan çocukların durumudur. Bu kapsamda devlet, tarafı olduğu uluslararası sözleşmelerde de belirtilen “çocukların özgürlüklerinden yoksun bırakılmasının son çare olması” esasını dikkate alan bir düzenleme getirmeli ve çocuk ve kadınların yaşam hakkını korumalıdır. Bu kapsamda cezanın öncelikle “ıslah etme amacı” doğrultusunda koşulları ve infaz rejimini iyileştirici düzenlemeler yapılması gerektiği dikkate alınmalıdır. 

Taslak İnfaz Paketi konusunda kamuoyunda tartışılan bir diğer konu da siyasi hükümlü/tutuklulara ve hükümlü/tutuklu gazetecilere ilişkin olarak hiçbir düzenleme içermemesidir. 25.03.2020 tarihinde Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiseri tarafından Covid-19 virüsü karşısında devletlerin cezaevlerinde alması gereken önlemlere ilişkin bir açıklama yapılmıştır. Söz konusu bu açıklamada da cezaevlerinde riski en aza indirmek açısından devletlerin öncelikle siyasi tutuklular ile eleştirel ve muhalif görüşlerini ifade ettiği için tutuklananları serbest bırakması gerektiği belirtilmiştir. Yalnızca fikirlerini açıklayan ve mesleklerini gereği gibi icra eden buna rağmen tutuklu olan gazeteciler hakkında taslak infaz paketi kapsamında hiçbir düzenlemenin bulunmaması, düzenleme yapılması planlanan suçlar kapsamında hak odaklılıktan önce keyfiliğin ön plana çıktığı algısı yaratmaktadır. Özellikle doğrudan şiddet eylemlerinde bulunmamış ve yalnızca fikirlerini, görüşlerini sunan ve yayan hükümlülerin infaz paketi kapsamında olması ve sağlık ve yaşam haklarının korunması gerekmektedir.

İnfaz paketi ile ilgili düzenlemelerde sivil toplum kuruluşlarının görüş ve önerilerinin alınmasının son derece önemli olduğunu belirtmek isteriz. Öncelikle çocukların ve çocuğu olan annelerin bunun yanı sıra da muhalif görüşleri ve mesleklerini icra etmeleri nedeni ile tutuklu bulunanların infaz paketi kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. 

Bununla birlikte Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği olarak, doğrudan veya dolaylı ceza affı içeren yasal düzenlemelerin belli suçlar için kabul edilmesi durumunda Anayasa’nın eşitlik ilkesi gereği Anayasa Mahkemesi’nin yerleşik içtihatları doğrultusunda paket kapsamının genişletilerek tüm suçlara ve suçlulara uygulanmasının gündeme gelmesinin kaçınılmaz olduğunun da farkındayız. Bu nedenle önceliğimiz af yasaları değil, hukuk devleti ilkesinin tüm kurumları ile birlikte yaşatılması, hak ve özgürlüklerin güvence altında tutulması, keyfi tutuklamalara ve tutuklamanın cezaya dönüştürülmesine son verilmesi, masumiyet karinesinin korunmasıdır. 

Kamuoyuna saygılarımızla duyurulur.


26.03.2020