13 yıl önce Kardelen’di

13-yil-once-kardelendi Babası kanserden öldüğünde o daha ilkokul öğrencisiydi. Kitaplarını altı kardeşiyle paylaşarak okulu bitirdi. ÇYDD’nin Kardelen’lerinden biri olduğunda, yaptığı ilk şey çalışma masası almaktı.

 

Babası kanserden öldüğünde o daha ilkokul öğrencisiydi. Kitaplarını altı kardeşiyle paylaşarak okulu bitirdi. ÇYDD’nin Kardelen’lerinden biri olduğunda, yaptığı ilk şey çalışma masası almaktı. Zorluklar onu hayallerinden hiç koparmadı. 13 yıl önce dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’a verdiği sözü tutup öğretmen oldu. Şimdi Şanlıurfa’nın Başören Köyü’nde öğrencilerinin kaderini değiştirmeye çalışıyor. Çocuklar için köye park yaptıran, aileleri kızlarını okula yollamaya ikna etmek için lojmanında örgü ve nakış dersleri de veren, minik elleri bateriyle tanıştıran Aysel Ösüz, “Bir ülkenin yükselişinin, bir çocuğun kurtuluşunun eğitimle olacağına inanıyorum” diyor. Ösüz, 24 Kasım için Cumhurbaşkanı Sarayı’nda düzenlenecek Öğretmenler Günü resepsiyonuna da katılıyor.

Şanlıurfa’nın Aşağıpülünçe Köyü’nde, 1988’de dünyaya geldi Aysel Ösüz. Babasını ilkokuldayken kan kanserinden kaybetti. Üç odalı bir evde, minderlerden yaptığı çalışma masasında defterlerini, kitaplarını kardeşleriyle paylaşarak okumaya çalıştı. Ortaokulda Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) bursunu kazanarak ‘Kardelen’lerin arasına katıldı.

Bundan 13 yıl önce okuduğu Atatürk Lisesi’nde derece yapınca Kardelen olarak katıldığı bir okulun açılış töreninde, kendisine ne olmak istediğini soran, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’a “Öğretmen olmak istiyorum” dedi ve bunu da başardı. Hem de öyle bir öğretmen oldu ki; çocuklar için köye park kurdurdu. Lojmanında nakış, dikiş kursları açıp “Kızlarınız bunları da öğrenecek” diyerek, aileleri çocuklarını okula yollamaya ikna etti. Öğrencilerini bateriyle tanıştırdı. Şanlıurfa’nın Başören Köyü’ndeki ilkokulda üç yıldır öğretmenlik yapan 29 yaşındaki Aysel öğretmen yaptıklarıyla hem öğrencileri hem köy halkının gönlünü kazandı. İşte Aysel öğretmenin hikayesi:

CAM DA SİLİYOR SOBA DA YAKIYOR

Ösüz’ün Celal Bayar Üniversitesi’nden 2010’da mezun olmasıyla başlayan öğretmenlik yolculuğu, onu önce Viranşehir’e götürüyor. Dört yıl burada görev yapıyor, üç yıldır da Başören Köyü’ndeki ilkokulda. Birden dördüncü sınıfa kadar 20 öğrenciye tek derslikte eğitim veriyor. Okulun hem müdürü, hem öğretmeni, hem de ‘hademesi’.

“Hep öğretmen olmak istiyordum” diyor Ösüz, “Köy çocuklarının eğitime ihtiyacı olduğunu düşündüğüm için hep köylerde çalışmak istedim. Hiç şehir düşünmedim. Köye atandığım zaman birçok eksiklik vardı. Çocuklar okula devam etmiyordu.

Önce nedenlerini araştırdım.” Okul fiziki olarak sevilecek durumda olmadığı için muhtarla işbirliği içine giren Ösüz, işe binayı boyamakla başlıyor. Renkli perdeler, masa örtüleriyle canlandırdığı okulun duvarlarına çocukların ilgisini çekebilecek resimler çiziyor. Tahtalardan kendilerine tahterevalli yapan çocukları görünce sosyal medya üzerinden bir iş adamına ulaşıp oyun parkı kuruyor. Teneffüslerde çocukların gölgelik alanda dinlenebilmeleri için bir sanatçıya ulaşarak kamelya yapılmasını sağlıyor. Güvenliğini artırmak için 33 yıllık köy okuluna dış cephe duvarı yaptırtıyor.

Oto lastikçiden aldığı büyük lastiklere çiçekler ekip bahçeyi canlandırıyor. Başlarda velilerden destek göremese de, aileler ilk yıl birlikte çalıştığı Kevser Eroğlu’yla okulla haftasonu bile ilgilendiklerini gördükçe yardımcı olmaya başlıyor.

‘OKULUN KAPISI FARKLI BİR DÜNYAYA AÇILSIN’

“Hayalim, çocukları her alanda yetiştirmekti” diyor sesinden okunan bir mutlulukla, “Okulun kapısı farklı bir dünyaya açılsın istedim. Müzik aleti çalan, sanat ve sporla uğraşan köy çocukları hayalini gerçeğe dönüştürmeyi amaçladım. Kitaplık kurdum. Darbuka, bateri, melodika gibi 15 çeşit müzik aleti temin ettim. Şimdi öğrencilerim bateri çalıyor, aletin adını bilmeleri bile benim için büyük mutluluk. Serbest etkinlik saatinde onlar için hazırladığım sınıfa gidip şarkı söylüyor, oyuncaklarla oynuyor, örgü, ahşap, alçı çalışmaları yapıyorlar.”

Dört sınıfı bir arada okutan Ösüz, birinci sınıflar harf yazarken ikilerin hayat bilgisi okuması yaptığını, üçlerin ödevini kontrol ettiği sırada dörtlerin Türkçe çalıştığını söylüyor.

TÜRKAN SAYLAN’DAN ÇOK ETKİLENDİ

Bir köyün kaderini değiştirmeye çalışan eğitimci, mücadelesinin altında yatanları şöyle özetliyor:

“Babam yoktu, onu çok özlüyordum. Babamı kaybedince hayata erken başlamak zorunda kaldım. Bu süreçte Kardelenlik bana güç verdi. O dönem Türkan Saylan’ın katıldığı toplantıya denk geldim. Saylan, çok güzel konuşmuştu. Kadınların eğitimle özgürleşeceğini, özgüven kazanacağını anlatmıştı. Beni çok aydınlatmıştı. Eğitime devam etmemde bunların büyük etkisi oldu.

Ben de köy çocuğuyum ve öğrencilerimi çok iyi anlıyorum. Çocuklarım için ne yapacağımı düşündüğümde, kendime ‘Sen Kardelensin, onları mutlu etmelisin’ diyorum. Çok inandım, çok çalıştım. Kitaplarla arkadaş oldum. Aklım hep öğretmenlikteydi. Mesleğimi çok seviyorum, başka bir iş yapamam.

‘KURTULUŞ EĞİTİMDE’

Kardelen olarak okumak eğitime duyarlı yapıyor insanı, belki de. Bir ülkenin yükselişinin, bir çocuğun kurtuluşunun eğitimle olacağına inanıyorum. Bu köyde benliğimi buldum. Faydalı bir birey olduğumu hissediyorum. Huzurluyum. İmkansızlıkları gidermek elimizde, bunu gören meslektaşlarım da bana ulaşıyor, morali bozuk olanlar benzerini yapıyor. Çok mutlu oluyorum.

Güzellik paylaştıkça çoğalır. Gelen yardımların fazlasını 3 bin köy çocuğuna ulaştırdık. Emeğimin karşılığını çocukların gözlerinde alıyorum. Koşarak okula gelmeleri benim için en büyük mutluluk. Merkeze atama teklifi gelince kabul etmedim. Cumhurbaşkanı 81 ilden öğretmenle bir araya geliyor. Ben de davet edildim. Eğer onu görürsem ‘Sözümü tuttum. Öğretmen oldum, öğrencilerim için elimden geleni yapmaya çalışıyorum’ diyeceğim. Bundan sonra meslektaşlarıma rehber olup deneyimlerimi onlara aktarmak istiyorum. En büyük hayalimse çocuklarımın ellerine mesleklerini aldıklarını görmek...”

KÖYÜN KIZLARINI VE ANNELERİ DE EĞİTİYOR

En çok da kız çocuklarının eğitim hakkı için uğraşıyor Ösüz. Genç kızların sosyalleşmesini sağlamak, okuma bilmeyen ya da eğitimini yarım bırakanlara ders vermek için aileleri nasıl ikna edeceğini düşünürken, çözümü yaşaması için ayrılan lojmanı örgü ve nakış kursuna çevirmekte buluyor. Böylece aileleri, “Kızlarınız bunları da öğrenecek” diyerek ikna ediyor.

Okulun sadece Türkçe, matematik öğrenme yeri olmadığını, hayata hazırladığını ailelere bu yolla gösteriyor. Öğle arasında lojmanda genç kızlara hem eğitim veriyor, hem muhabbet ederek yeni bilgiler öğrenmelerini sağlıyor. Bu dersleri anneleri de katılıyor zaman zaman. Hafta sonları da gençlerle bir araya gelmeye çalışıyor. Sıradaki hedefi, köyün kızlarına yağlı boya resim yaptırmak.

Haber: Gülseven ÖZKAN 24.11.2017

http://www.hurriyet.com.tr/13-yil-once-kardelendi-simdi-koy-cocuklarinin-kaderini-degistiriyor-40656691


24.11.2017