HABERLER
YUNUS EMRE'NİN HİKAYESİ

yunus-emrenin-hikayesi Yunus Emre'nin hikâyesini kendi kaleminden okuyalım:

Merhaba!

Ben, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğinin Antalya Şubesinin, Akdeniz Üniversitesi Radyo Televizyon ve Sinema Bölümünden mezun ettiği öğrencilerinden Yunus Emre Kalem.

Türkiye’nin taşra diye adlandırılan semtlerinden birinde yaşayarak hayata tutunmaya çalışan birçok çocuktan biriydim. Bizim gibilerin öğrenebildiği tek şey; eğer hayatımızı değiştirmek istiyorsak, okumalıyız. Yani bir toplum yargısı olarak okuyup adam olmalıyızdır. Bu hayali, bu umudu gerçekleştirebilmek için birçok şey yaparız.

Biz üç erkek kardeşiz. Okuyan üç adam! Aynı anda ilkokul, sonra lise, sonra üniversite… Bu yükü kaldırmak bir aile için imkânsıza yakın bir durumdur. Babamız inşaatçı, annemizse sadece çocuklarım okusun diye evlere temizliğe giderdi.

Zamanın geçtiğini ve büyüdüğümüzü, onun günden güne eğrilen belinden saçlarına düşen aktan anlardık. Zaman su gibi akıp geçiyordu. Evin en küçük oğlu olarak Akdeniz Üniversitesini kazandım. Bir abim Ankara Üniversitesinde, diğeriyse Uludağ Üniversitesinde okuyordu. Bu durumda üç kardeş geleneği yine bozmadık. Okumak için yapmadığım iş kaldı mı, hatırlamıyorum. Şaka gibi gelecek size ayakkabı boyacılığı, bulaşıkçılık, garsonluk, pazarcılık vs. Son olarak da baba mesleği olan İnşaatçılık. Bu zorlukların içinde yolum ÇYDD ile keşişti.

Hiç unutmuyorum kapıdan içeri girdim. Ayşe abla karşımda oturuyordu ve;

- Hoş geldin oğlum, dedi.

“Oğlum!” diyordu birisi bana ve en az annem kadar içtenlikle… İrkildim. Birkaç saat konuştuktan sonra kalkmak istedim. Biliyor musunuz günlük güneşlik bir gün yerini kuru bir ayaza bırakmıştı. Derneğe yürüyerek gelmiştim ve yürüyerek gidecektim. Ayşe abla bakışlarımdan mı anlamıştı yoksa gerçekten anne içgüdüsüyle hissetmiş miydi, hâlâ anlayamıyorum;

- Yol paran var mı bakalım oğlum senin, dedi. Olduğum yerde kalakaldım. Çekinerek 50 TL koydu cebime. “Ben de senin bir ablanım, unutma!” dedi ve sırtımı sıvazlayarak uğurladı.

Oradan çıkarken aklımda ne vardı biliyor musunuz? Benim gerçekten burada bir ailem olduğuydu.

Gel zaman git zaman derneğe sıklıkla gitmeye başladım. Etkinliklerine ve toplantılarına gitmeye özen göstermeye çalıştım. Aslında kısaca hayatıma etki edecek insanları tanıdım. Yüksek drama ve diksiyon dersinde koskoca Dilek Kaplan Koç gibi bir ablam oldu. Bir şiire nasıl vücut verilebilir ya da insanlığa ne katılabilir gibi birçok şeyi aldım ondan. Sağ olsun!

Bir gün bir telefon geldi. Sacide Tuncer adında bir kadın ve sergileyeceği tiyatro oyununda yer vermek istedi ve kabul ettim. O an yeni bir annesi daha olacağını düşünebilir mi kimse? Ses tonu, hitap tarzı, ince ince işledi içime. Terzi olan bu kadın, bir çocuk bile dışarda kalmasın diye didinip duruyordu. Evi soyulurken ÇYDD adına düzenlenen bir kermeste olmayı tercih etmiş bir kadındır. Yani koca yürekli bir annedir. Eğer bir gün bir yerlerde başınız sıkışırsa, "Sacide anne," deyin, hisseder ve bulur sizi. Sizinle her şartta gururlanabilecek bir annedir o. Bir gün çimento taşırken çekilmiş bir fotoğrafımı paylaşmıştım. O da gururla kendi sayfasında "oğlum" diye paylaşmıştı.

Bir de Hatice Hocam var. Tatlı otoritesi ile kendine bağlayan ve her seslenişinde "olur hocam" diyebileceğiniz bir dernek başkanı… Bir sır vereyim size: Beni ne zaman arasa ve bir şeyler istese o an canımı verebilecek gibi oluyorum.

Neden biliyor musunuz? Bu bahsettiğim insanların hepsi bir insanın bir toplum, bir insanın yaşam nedeni, bir umut olduğunun farkındalar. En önemlisi de onlar birer anne. Senin annen, benim annem, bizlerin annesi…

ÇYDD, etnik kökeni ne olursa olsun bu çarpık düzende boğulmamak için bir dal arayan herkese koca bir ağaç sunar. Unutmayın, bir ağaç yetiştiriyorsanız meyveleriyle bir köy beslenir, eğer siz bir orman yaratabilirseniz, bütün ulus rahatlıkla beslenebilir dallarınızdan. Söyler misiniz Allah aşkına, bir anne oğulları arasında ayrım yapabilir mi?

Hasat zamanıdır artık. Bu güzel insanlara emeklerinin boşa gitmediğini gösterme zamanıdır. İşte ben bu nedenle buradayım. El ele yeni bir güne merhaba demek için buradayım.

Ya siz neredesiniz?
Mutlu ve özgür kalın, hoşça kalın!
Yunus Emre Kalem


16.01.2015